Çarşamba, Şubat 19, 2025

Gezgin Olma Serüvenim Ve Bazı Gezginlik Anılarım

Merhabalar

Hatırlarsınız ki geçtiğimiz yazılarda size gezgin olmanın inceliklerinden bahsetmiştim. Bu yazımda bunu biraz daha detaylandırıp, kendi gezilerimden ve yaşantımdan küçük kesitler vereceğim.Öncelikle ‘Neden geziyoruz?’ sorusunun yanıtını beraber bulalım. Hayatımızın (uyumak dışında) büyük bir kısmını çalışarak geçiriyoruz. Ne yazık ki birçok ülke vatandaşı yaşamak için çalışırken, sanki biz çalışmak için yaşıyoruz. Sosyal yaşantımızın büyük bir kısmı elimizden uçup giderken kendimize dahi ayıracak vaktimiz pek olmuyor.Şehir hayatından sıkılmış; yoğun trafik stresi, korna sesleri, yaya trafiği, kendisine hitap etmeyen kurallar, egzoz dumanı, göze hoş gelmeyen yapılar… İş yerinde huzurlu olmayan; her gün ayni rutini izleyerek işe gidiş saatleri, dolmuş çilesi, mesleki stresler, sürekli gülümsemek zorunda olduğun mesai arkadaşları, ast-üst ilişkileri gibi birçok unsur kendimizi bunlardan uzaklaştırarak -hep hayalini kurduğumuz tatil, dolayısıyla gezme fikrini doğuruyor. Bazılarımız ise yeni kültürler tanımak, farklı maceralara atılmak gibi düşüncelerle yola düşüyorlar.

Seyahat etmenin birçok yolu olduğundan bahsetmiştik. Önceden de söylediğim gibi ben yürüyerek ya da otostop çekerek seyahat etmeyi tercih edenlerdenim. Maceranın nasıl ve ne şekilde karşımıza çıkacağı tamamen bir gizem. Fakat maceraya atılmanın yolu öncelikle o kapıyı açmaktan geçiyor. Seyahat ederken de tüm anı doya doya ve detaylarıyla yaşamak için otostop ya da yürümek benim için vazgeçilmez.

Gezi yada tırmanışlarımda o anki rotama yada yol durumuna göre otostop yada yürümeyi tercih ediyorum. Gerçekleştireceğim tırmanışlarda belli bir irtifaya kadar vasıta yardımıyla çıktıktan sonra gerisi artık ‘alpine’ tarzıyla yani uzun mesafeli yürüyüşlere kalıyor. Yürümek efor sarf etmektir. Bunun için belli prensipler gerekir. En önemlisi gideceğiniz bölgenin araştırması ve plânlamasıdır. Bölge ve seyahat edeceğiniz coğrafyayı tanımak size hayatî derecede kazanımlar getirecektir. Bölge üzerinde çıkaracağımız rotanın dışına isteyerek ya da istemsiz bir şekilde çıkmak zorunda kalabilirsiniz. Buda size artı ya da eksi olarak geri dönecektir. Yapacağınız yolculuğun kaç gün olduğu, gündelik ihtiyaçlar, gıda vs. planlanması son derece önemli. Çantanızda birinci derece ihtiyaçlarınız olmalıdır. Yedek çamaşır, yiyecek, içecek, kişisel bakım ürünleri, sağlık malzemeleri, konaklama malzemeleri, mevsim gözetmeksizin yağmurluk ve yedek ayakkabı bulundurulmalıdır. Bir dahaki yazımda dağcılıkla ilgili detaylı bilgiler vereceğim.

Kimi zaman sadece tarihi yerler, doğal oluşumlar, görmeye değer mekanlar vb ortamları ziyaret ediyoruz. Bunun içinde ciddi bir planlama gerekir. Seyahat süresi, belirlenmesi gereken rota, finansal hazırlık ve konaklama tipi gibi… her gittiğimiz şehir yada coğrafyada çadır kurmak mümkün olmayabiliyor. Bunun için önceden yapılan otel rezervasyonu ya da ‘couchsurfing’ sistemi ile kalacak yerinizi belirlemelisiniz. Eğer bir tur şirketi ile gitmiyorsanız seyahat sürenize göre günlük program çıkarmalısınız. Kısıtlı zamanınız varsa bu programın dışına çıkmamanız gerekir.

Her şeyi bir kenara bırakıp hayat mücadelesinden fırsat buldunuz diyelim. Peki, gezilerimizi nasıl finanse edeceğiz?

Eğer işinizden izin almış ve kısıtlı bir zamanınız varsa yaptığınız birikim ve bütçenize göre kişisel ihtiyaç ya da konaklama seçeneklerini tercih edebilirsiniz. Kısıtlı bütçelere uygun en iyi seçenek tur firmalarıyla yapılan anlaşmalar gibi görünse de, bireysel ve özgür bir şekilde çok daha ucuza seyahat etmek mümkündür. Bunun için en çok para harcayacağınız unsur konaklama ve bunu ücretsiz bir hale dönüştürebilirsiniz. Burada sosyal medyanın gücü yine devreye giriyor. Çeşitli site ve sosyal mecralarda ücretsiz konaklama ya da normalden çok daha ucuz ulaşım seçenekleri bulabilirsiniz. Ayırdığınız bütçe büyük ölçüde cebinize kalmış olacaktır. Yaptığınız zorunlu harcamaları (yemek, şehir içi ulaşım vb) bir kenara bırakırsak çok fazla para harcamanıza gerek kalmayacaktır. Ben tüm gezilerimde bir takım el yapımı ürünlerimi satarak gezilerimi finanse ediyor ve her türlü ihtiyacımı karşılıyorum. Eğer maksadınız ‘yeni kültürler tanıyayım yeni coğrafyalara seyahat edeyim’ ise güzel bir seçenek. Ayrıca gittiğiniz şehirlerde ürün satmak size yeni arkadaşlıklarda getirebiliyor. Sadece el yapımı ürünlerinizi değil, insanlara müzikte satabilirsiniz. her an gibi bir enstrüman çalabiliyorsanız sokak müziği yaparak gayet güzel paralar kazanabilirsiniz. Daha yaratıcıda olunabilir. Bunun için güzel bir örneğim var…

İlk İzmir ziyaretimde Alsancak civarında bir sokakta gezerken biri kız diğeri erkek iki genç görmüştüm. Oturdukları yerde gayet neşeli ve pozitif enerji saçıyorlardı. Önlerine yazdıkları bir kartonda yazan tam olarak şuydu: ‘dert dinlenir – 1 tl’. Bu gayet sempatik bir yaklaşımdı bana göre. Yanlarına gidip sohbet etmek istedim. Yanaştığımda ‘hoş geldin abim neyin var anlat bakayım hele bana’ dedi kız. Bu beni elimde olmadan gülümsetti. Sonra oturduk ve vurduk muhabbetin dibine. Yaptıkları bu eylemi aslında ilk başta eğlencesine yapıyorlarmış ama sonra bakmışlar ki bayağı para kazanıyorlar. Her gelen derdini anlatmıyormuş tabii ama espritüel bir yaklaşımla da bir şekilde para kazanmak mümkün olduğunu öğrenmiş oldum onlardan.

Özgür bir şekilde gezmek için büyük paralara ihtiyacımız yok diye düşünüyorum. Sadece biraz hayal gücü ve beceri yeterli. Tabi en önemlisi ‘cesaret’…

Cesareti vurgulamak istedim çünkü size otostoptan bahsedeceğim. Otostop çekmek gerçekten cesaret isteyen bir eylem. Sanıldığı kadar korkutucu değil aslında. Sadece bir kere yapmak gerek ve gerisi geliyor hemen. Birçok sürücü arkadaşla yaptığım sohbetlerde her zaman şu diyalog muhakkak geçmiştir: (bu muhabbeti genelde sürücü başlatır)

+korkmuyor musun?

-Neden korkayım ki?

+ya ben sapık katil olsaydım ne yapacaktın?

-Peki ya ben sapık bir katil olsaydım sen ne yapacaktın?

Yani otostop çeken de, aracına alan da birbirine karşılıksız güvenirler. Bizler kimin arabasına bindiğimizi bilmediğimiz gibi, sürücüde kimi arabasına aldığını bilmez. Yol boyunca çeşitli sohbetler edilebilir ama yine de kartlarınızı çok açık oynamamanız taraftarıyım. Kendiniz ve yakınlarınızla ilgili mümkün olduğu kadar az bilgi vermeye dikkat etmelisiniz. Hatta yakınlarınızdan söz etmeseniz de olur. her ihtimale karşı bineceğiniz aracın plakasını alın ve en güvendiğiniz kişiye gönderin. Bu her ihtimale karşı elinizde bir koz olarak durmalı.

Otostop her zaman çekilir mi diye soracak olursak; bana göre her an otostop çekilebilir fakat ben yinede hava karardıktan sonra yol kenarında olma taraftarı hiç bir zaman olmadım. bu tamamen benim için fiziksel güvenlik konusu. Akşam ya da geceleri sürücülerin görüş açıları düştüğünden yol kenarında sizleri fark etmeleri zor olabilir ve istenmeyen kazalara sebebiyet verebilir. Teknik açıdan bakacak olursanız da; gece vakti kimse arabasına tanımadığı birini almak istemez ve yol kenarında çile çekersiniz.

Bazen otostop başlı başına çile olabiliyor fakat kesinlikle tecrübe edilmesi ve yaşanması gereken bir macera. Otostopu bırakabileceğimi hiç sanmıyorum aslında. Mesela kışın otostopa çıkmışsanız ve hava yağışlı ise vah halinize. Kendinize sığınacak bir yer bulmanız gerekir. Çünkü ıslakken kimse sizi arabasına almak istemez. Ya da soğukta kolunuz havada uzun süre parmak kaldıramazsınız çünkü eliniz normalden çok daha hızlı bir şekilde üşür. Yerler ıslakken araçlar sizi fark ettiğinde hemen duramayabilirler. Bir de bu işin yaz sıcağı var tabii. Yaz aylarının kavurucu sıcaklarında güneş altında beklemekte geçekten zor olabiliyor. Yanınızda yeterli miktarda su bulundurup tedarikli içmeniz gerekir. Muhakkak başınızı güneşten korumalısınız ve sizi alacak bir araç durması ve o aracın klimalı olması için dua edersiniz. Hele ki birde sizi alan araç yavaş yavaş gidiyorsa vah halinize. ‘indir beni başka araca bineceğim’ de diyemiyor insan…

Daha bunun gibi birçok zorluk var fakat otostopun size kazandırdıkları da var tabii ki. Mesela sabrınızı sınıyorsunuz, yeni insanlarla tanışıyor ve onların hayatlarını dinleyebiliyorsunuz. En önemli iki unsurdan biri cesaretinizi sınıyor ve hala daha iyi insanlar olabildiğini görebiliyorsunuz.

Biz gezginler hayattan tat almayı bilen kişileriz. Maceraya atılmayı ve yeni şeyler keşfetmeyi seven bireyleriz. Sınırlarımızı zorlamayı severiz. Kesinlikle başı boş ‘serserilik’ peşinde koşanlardan değiliz. Eğer yoldaysak bir amacımız vardır. Soru sormayı ve o soruların peşinde koşmayı severiz ve bundan zevk alırız. Belki bir gün sizinle de yol kenarında ya da başka bir şehrin sokaklarında tanışabiliriz. Yaşadığımız hayatı seviyor ve bizi anlamanızı istiyoruz. Görüşmek üzere.

Gezgin Ayaz Sercan Erdem
Gezgin Ayaz Sercan Erdem
Tam kapsamlı biyografim için buraya tıklayabilirsiniz.

Alakalı İçerikler

CEVAP VER
Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son İçerikler