İnsan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır. Bu üç etmen insanların hayatında önemli bir role sahiptir. Bahsedilen üç etmeni bir bütün olarak düşündüğümüzde birey bu üç boyutun iş birliği ile denge halindedir. Stres verici bir olaya ve duruma maruz kaldığımız zaman bu denge bozulmaktadır. Şüphesiz insan hayatında en büyük stres yaratan durumlardan biri de bireyin sağlığının tehlikede olduğunu öğrendi andır. Kanser bireyin yaşamını tüm yönleriyle etkileyen güçlü bir stres ve kriz yaratıcı bir durumdur. Aynı zamanda, insan yaşamını önemli boyutta etkileyen ve yaşam kalitesini azaltan çok boyutlu ve karmaşık bir hastalıktır. Kanserin bedensel, psikolojik ve sosyal boyutlardan oluşan bir hastalık olması nedeniyle sadece biyolojik açıdan ele alınması tedavi süresince yetersiz kalmaktadır.
Kanser ve Psikolojik Süreçler
Kanserde hasta ve hasta yakınlarını korkutan birçok etmen bulunmaktadır. Tedavi döneminin uzunluğu, tedaviye bağlı gelişen yan etkiler, iyileşmeye olan inancın zaman zaman azalması, organ kaybı, ağrı ve acı gibi etmenler bireyi psikolojik anlamda sarsmakta ve hastaların uyum sorunu yaşayabilmelerine neden olmaktadır. Kanser tanısının konulması bireyin temel dengelerini doğrudan sarsmaktadır. Öncelikle kanser tanısı alan bir hastanın sergilediği psikolojik tepkilerden, süreçlerden ve sorunlardan bahsetmek gerekmektedir. Kanserde ortaya çıkan psikolojik aşamaları inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme olmak üzere toplam beş boyutta incelemek mümkündür.
Yaygınlıkla hastaların kanser tanısına ilk gösterdikleri tepki şok olma ve inanmamadır. Bir süreliğine kişinin iç dünyası karışıktır. Bu durum birkaç saatten, birkaç güne veya haftalara kadar yayılabilmektedir. Bu aşamada en yaygın uyum biçimi inkardır. İnkar katlanılması güç olan gerçeği bilinç dışında tutma, benlik bütünlüğünü koruma çabası adına yapılan bir durumdur. İkinci aşama ise hastanın yavaş yavaş gerçeği kabul etmeye başladığı dönemdir. Bu dönemde görülen yaygın tepki biçimi kaygı ve öfkedir. Kişi kendisine ‘Neden ben sorusunu?’ sorusunu sormaya başlar. Üçüncü aşama ise hastanın iş birliği yapmaya başladığı ve tedaviye uyum geliştirdiği dönemdir. Yeni duruma alışmaya çalışılır. Bu noktada, bundan sonra yaşamı nasıl değerlendirmek gerektiği sorusu, bu hastaların en önemli sorularından biridir. Dördüncü evre ise depresyondur. Bu evre hastanın tedavi süreci uzadıkça ve nüks yaşandıkça geri döndüğü evredir. Son aşama ise hastanın gerçeği kabul edip, enerjisini ve ruhsal gücünü yeni yaşamına yönelttiği uyum dönemdir. Kişi yeni kimliğini ve hastalığını benimsemeye başlar. Bu dönemle birlikte, kişi yaşamını, geçmişini, geleceğini, varoluşunu yeniden yorumlaya başlar.
Kanser tanısı ve tedavi süresince görülen psikiyatrik hastalıklar incelendiğinde ise yapılan birçok çalışmanın sonucuna göre kanser tanınsın bireylerde depresyon, anksiyete, umutsuzluk, karamsarlık, gelecek hakkında belirsizlik, öfke, benlik saygısının azalması, beden imajının bozulması ve ölüm korkusu gibi psikolojik problemler yaşanmaktadır.
Psikososyol Onkoloji
Giderek yaygınlığı artan kanser, fiziksel zorlanmaların yanında hastaların hayatında psikolojik yönden sorunlara neden olabilmekte, bu durum da hastalığın seyrini ve tedaviye yanıtı olumsuz etkilemektedir. Kanserin tedavisi uzun ve zorlu bir süreci içerdiği için, hastaların psikososyal destek almaları ruh sağlığının korunmasını ve hastalıkla baş etme yetilerinin gelişebilmesini sağlamaktadır. Kanser hastaları tanı, tedavi ve nüks dönemlerde çeşitli duygusal, ruhsal, davranışsal tepkiler geliştirebilirler. Bu nedenlerden dolayı kanser hastalarının tedavi ve bakımlarında, tıbbi, psikiyatrik ve psikososyal boyutları kapsayan bir tedavi süreci belirlenmelidir. Kanser tedavisi, onkolog, psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı içeren multidisipliner bir yaklaşımı gerektirmektedir. Tanı ve tedavi sürecinden itibaren ruhsal durumların ve motivasyonun olduğundan çok daha fazla olması gerektiği için psikososyal onkolojinin önemi yadsınamayacak kadar fazladır. Bu durumda, kanser hastalarındaki sosyal, psikolojik, emosyonel, yaşam kalitesi ve fonksiyonel görünüşü anlama ve tedavisiyle ilgilenen psikososyal onkoloji bilim dalına ihtiyaç duyulmaktadır.
Psikososyal onkoloji kanserden etkilenen bireylerin yaşam kalitesini artırabilecek insani ihtiyaçlarını ele alan bütüncül bir yaklaşımıdır. Hastaların öncelikle tanısını sağlıklı bir şekilde kabullenmesi sağlamak ve daha sonra tedaviye olan uyumu yükseltmek, hissedilen olumsuz duyguların ifade edebilmesine yardımcı olmak, birçok yönden ortaya çıkan kriz ile baş edebilmeyi öğrenmek için psikososyal onkolojiye ihtiyacımız vardır.
Ele alınması gereken diğer bir önemli konu da kanser sadece tanıyı alan bireyi değil aynı zamanda aileyi de etkileyen bir durumdur. Bu dönemde hastalar görmüş oldukları tedavinin etkisiyle hem duygusal hem de fiziksel olarak yorgun düşmektedirler. İçe kapanmalar, paylaşımın azalması ve iletişim anlamında yetersiz kalma gibi durumlar yaşanabilmektedir. Aynı zamanda eşler, kimi zaman evle ilgili rol ve sorumlulukların değişmesi ve hasta eşin duygusal sorunları karşısında yetersizlik ve çaresizlik hissetmektedirler. Bu nedenden dolayı hasta ve aile arasında ortaya çıkabilecek iletişim sorunlarının çözümlenip daha sağlıklı iletişime çevirebilmek amacıyla da psikososyol onkolojinin önemi artmaktadır.
Tüm bu süreçler ele alındığında kanser tanı ve tedavi süresince psikolojik, psikiyatrik sorunlara neden olmaktadır. Yaşanılan bu sorunlar hastalığın seyrini ve birçok faktörü olumsuz etkilediği görülmektedir. Bundan dolayı hastanın yaşam kalitesini yükseltebilmek, ortaya çıkan psikolojik, sosyal sorunları en aza indirgemek için psikososyal onkolojik desteğin olması şarttır.
6000+ Abone Arasına Katılın!
Bültenimize Abone Olun, Birbirinden Güzel Yazıları Kaçırmayın!
Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz.
Bir hata meydana geldi.