İnsanı insan yapan özelliklerden biri olan duyguların varlığı, ortaya çıkışı, ne işe yaradığı milyarlarca araştırmacının merakını uyandırmıştır.
Duygular, uyuma yönelik, hedef odaklı, bireyin düşünce ve davranışlarıyla ilişki kurarak sistemlerini düzenleyen güdüleyici bir güç ve insanın kendini ifade etme şekli olarak tanımlanabilir.
Duygular, bireyin önceliklerini belirlemesine, plan yapmasına ve harekete hazır olmasına öncülük eder.
Güçlü duygular aynı zamanda büyük miktarda enerji barındırır. Enerji deposu olarak görülebilen duyguları kabul edip onların taşıdığı enerji iyi bir biçimde yönlendirilebilirse ve duygular anlanabilirse bireyin kullanımına sunulan araçlar haline geleceklerdir. Böylece birey, algı alanının sınırlarını daraltarak daha güçlü olmak ve korunmak için enerjiyi dağıtan öfke ve kızgınlık veya enerjiyi içe çeken üzüntü gibi duygular karşısında ne yapacağını bilemez bir hale gelmeyecektir.
Bireye rahatsızlık veren duygular göz ardı edilip sadece hoşa giden duygularla ilgilenilirse birey doğal olanı yaşayamaz ve yüzeysel, mekanik bir yaşam sürer. Olumlu duyguların göz ardı edilmesi ise duyguların taşıdığı enerjinin içe yönelip bireyi kuşatmasına neden olur. Tüm duygular bireye aittir ve birey bunlarla yaşamayı öğrenir.
Birey duygularını doğru zamanda, doğru şekilde yönlendirerek verimli ve üretken bir hayat yaşar. Duygular düşüncelerden bağımsız harekete geçmemektedir. Duygular ve düşünceler birbirlerine yakın, birbirlerini tamamlayan yapılar olarak işlevlerini sürdürmektedir. Bireyin duygularını yönetme sürecinde düşüncelerinin hatta o düşüncenin temelinde yatan, bireyin farkındalığı sayesinde derinlerden yüzeye çıkardığı inançları, önemli yer tutmaktadır. Duyguların fark edilmesi kadar, ifade edilmesi de bir o kadar önemlidir. Bunun içinse bireyin hem kendini hem de duygularını tanımaya ihtiyacı vardır.
Üzüntü, sevinç, korku, utanç, kıskançlık vb. her duygunun bize anlatmak istediği bir şeyler vardır.
Duygularımızın bize anlatmaya çalıştıklarına kulak vererek mesajını alırsak kendimiz hakkında da çok önemli ipuçlarını yakalayabiliriz. Öfke bazen bize sınırlarımıza fazla girildiğini kendimizi korumaya ihtiyaç duyduğumuzu anlatırken, korku hayati bir riskle karşı karşıya olduğumuz sinyalini vermektedir ve hayatta kalmamız için işe koşar. Duyguların hepsi aslında doğasında bizi korumaya çalışan, temel, yaşamsal bir sistemdir. Ancak bazen duygular, hayatta yaşadığımız olaylara ilişkin algılarımızdaki bazı çarpıtmalardan da etkilenebilmektedir. Örneğin yaşadığımız olay değil, o olayı algılayış biçimimiz bizde korku yaratıyor olabilir. Çoğunlukla çocukluktan kalan ya da sorgulanmadan doğruluğuna inanılmış, anne babanın veya içinde bulunulan toplumun düşünme biçimi bizim de düşünme biçimimiz haline gelerek algılayışımıza etki edebilir. İçimizde konuşan bi toplum vardır adeta. Bazen de kendi çocukluğumuzdan kalan aslında şu anda geçerliliğini yitirmiş bazı düşüncelere hala inandığımız için bazı korkuları aşmakta zorlanıyor olabiliriz. Tüm bu nedenlerle insanın kendisine sorular sorması duygularını yönetme sürecinde etkili olacaktır.
Bu düşünce bana nereden geldi?
İlk nasıl böyle düşünmeye başladım?
Bu düşünce ne kadar bana ait?
Bu düşünce ne kadar gerçekçi?
Bu düşünce içimdeki annemin veya babamın sesi olabilir mi?
Bu düşüncenin şu anda geçerliliği ne kadar?
Korkusunu fark edip kabul ederek bu duygusunu yönetmeye başlayabilir.
Mesela sevdiklerini kaybetme korkusu taşıyan biri için bu aslında bebeklikten kalan bir korku olabilir.
Duygusunu yaşamaya izin verdikten sonra ise onu anlamaya çalışarak, onun üzerinde düşünerek duygusunu yönetmeye ilişkin adımları atmaya devam edebilir.
Düşüncelerini fark edip yerine gerçekçi düşünceler koyarak ise korku duygusunu yönetmeyi öğrenebilir.
Bebekken ona bakım veren kişinin yokluğu evet yaşamsal bir tehditken şu anda böyle bir durum söz konusu değildir. Kendimizi keşfetme yolculuğumuzda duyguları yönetmenin yani onları fark etme, kabul etme, tanıma ve ifade etmenin yeri oldukça büyüktür. Herkesin duygularını ifade etme şekli ise kendine göredir. Kimi sözleriyle, kimi resimleriyle, kimi kalemiyle, bir diğeri de müziğin ritmiyle duygularını anlatıyor olabilir.
Peki, siz duygularınızı nasıl ifade ediyorsunuz?
6000+ Abone Arasına Katılın!
Bültenimize Abone Olun, Birbirinden Güzel Yazıları Kaçırmayın!
Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz.
Bir hata meydana geldi.
Duygularımız zaten beden dili ile kendini anlatıyor. Göz resmi ile bunu bütünleştirmeniz çok güzel olmuş. Hüzünde sevinçte insanların gözünden belli oluyor zaten. Ne kadar saklansa da gözler kendini ele veriyor.