Öncelikle bu yazımın ilk gezgin yazım olduğunu belirtmek isterim. Gezdiğim ve gördüğüm yerleri anlatmanın o kadar da kolay bir iş olmadığını bildiğim için cesaret edemiyordum ancak gezilen ve keşfedilen güzel yerler arttıkça başlangıçta eksiklikleriyle de olsa kaleme almayı çok istediğimi fark ettim, birde bir yerden başlamak lazım değil mi? 😉
Yazmaya, öncelikle en sevdiğim ve benim vazgeçilmez huzur kaçışım olan ‘Adamdan’ yani Bozcaada’dan başlamak istiyorum..
2015 yılından beri her yıl Eylül ayının ilk haftasını ‘Bozcaada mevsimi’ olarak adlandırdım artık.
Eylül ayında gitmeyi tercih ediyorum ve işin aslı Eylül dışında ada nasıl diye sorsanız bir şey diyemem sanırım ama Eylül’de bir başkadır Ada.
Tam üzüm hasadının başladığı, üzümün ekşimsi tatlımsı kokusunun adaya hafifçe yayıldığı, mevsimin dönmeye başladığı güzel dönem.. Ada halkının içten, samimi, sizi turist gibi hissettirmeyen telaşları sizi de adalıymışsınız gibi hissettiriyor.
Adaya ulaşım Nisan ayında sezonun açılmasıyla Geyikliden sık kalkan seferlerle feribotla sağlanıyor. Otobüsle gelecek olanlar Çanakkale merkeze değil direk Geyikliye giden otobüslere bilet alırlarsa iskeleye çok rahat bir şekilde ulaşabilirler, burada sadece bilete makul miktarda bir ödeme yapmanız gerekecek. Ulaşımı özel aracıyla düşünenlere, ancak İstanbuldan gelecek olanlara yardımcı olabileceğim için, üzgünüm. Tekirdağ üzerinden gelinmesinin yol ve benzini düşünecek olduğumuzda daha mantıklı olduğunu söyleyebilirim. Çanakkale merkez iskeleye ulaştığımızda sık seferleri olan Eceabat feribotuna biniyoruz sonrasında, Geyikli feribot iskelesine ulaşmak için bir buçuk iki saate yakın süren bir yolculuğumuz daha olucak, biraz indi bindi çok oluyor (haklısınız da!) ama çektiğiniz bütün çileye değecek! Geyiklide ödeyeceğiniz araç başı fiyatı kabarık gelebilir, fakat şöyle bir güzelliği var Bozcaada dönüşünde kullanacağınız feribota ücret ödemiyorsunuz. (Önemli not: Kullanacağınız tüm feribotlarda nakit ödeme yapmanız gerekiyor). Neyse artık feribottasınız bütün yol stresini, yol boyunca verdiğiniz paraların hesabını bir kenara bırakın, çünkü feribot Adaya yaklaştığında sizi böyle bir manzara karşılıyor olucak, içten içe huzura hoş geldiniz der gibi…
Feribottan iner inmez eşyalarınızı ayarladığınız pansiyona bırakın (zira daha önceden ayarlamadıysanız yer bulmanız pek de kolay olmaya bilir.) İlk gününüzü değerlendirmek, yol yorgunluğunuzu bir an evvel atmak ve denize en kestirme ulaşmanın yolu olarak; kalenin önünde bulunan son üç yıldır denize girmeye açılan (iyiki!) sahilinden girmenizi tavsiye ederim (aslında benim gibi artık bir adalı olarak dinlenmeye geldiyseniz, adada görülecek heryeri gördüyseniz ve biraz keyfinize de düşkünseniz buraya bayılacaksınız).
İkinci güne pansiyonunuzda (sizin için güzel bir manzara olur mu bilemiyorum ama bu işi daha keyifli hale getirebileceğiniz yeri ben buldum! Buyurun buda manzarası . (Kendi kaldığım yerden en son bahsedeceğim) kahvaltınızı edip güne başlamak en güzeli. Denize farklı bir yere gitmek isteyeceksiniz. Tatilinizi keyifli hale getirmek için; motor ehliyetiniz varsa ve durum vaziyetiniz uygunsa adada kaldığınız süre içinde motor kiralamanızı öneririm.
Motorla adada gezmek çok keyifli oluyor. Motor ehliyetiniz yok mu? O zaman daha güzeli var; Üstü açık eski tip araçlar! Bknz.
Hiç biri olmuyorsa adanın bir çok koyuna giden minibüslerle istediğiniz her yere gidebilirsiniz. Bozcaada denilince akla ilk gelen plaj ‘Ayazma’ ya gideceksiniz tabiki 😉 (buraya kalabalıktan çok hoşlanmıyorsanız hafta içi gitmelisiniz. Hafta sonuna denk geliyorsa tatiliniz, sabah erken saatlerde gidip, güzel bir yerden şezlong bulabilirsiniz.
Tabiki buraya gelmişken uğramadan geçemeyeceğiniz, pardon geçmemeniz gereken 😉 mezelerinin çeşitliliği arasında önce bir kaybolacağınız, sonra kararsızlıkla olması gerekenden en az 3 tane fazla söyleyeceğiniz ve buna rağmen tabakta zerresini bırakmadan yiyeceğiniz, taze ve özgün mezeleri ile (ağzım sulandı) Ayazma’yı Ayazma yapan yer ‘Vahit’in Yeri’ !! (reklam gibi oldu ama mezeler de meze yani !!) İçeri girip mezelerin olduğu camlı dolabı gördüğünüzde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Manzarası da buyrun;
Diğer koylarla ilgili şöyle bi özetleyelim. Öncelikle şezlongsuz ve şemsiyesiz deniz kenarında yapamayanlardansanız (bknz: ben ve beyaz tenim!)
Herhangi bir ekipmanınız da yoksa, araçla bile zor girilen ve bakir koylara çıkan yollar sizi pişman ettirebilir. Araçsız hiç tavsiye etmiyorum. Meraklısı olana ve benim gibi gölgede oturmak zorunluluğu olmayanlara tavsiye edebileceğim tamamen bakir koyların ilk başında Akvaryum koyu, Habbele, Mitos, Beylik, Çayır, Tuzburnu, Sulubahçe geliyor. Ben bir çoğuna merakımdan tabiki de, ilk ada tecrübemde gittim fakat gerekliliğine, koylarla ilgili ayrıntılı yapacağınız araştırmalarınızla siz karar verin.Bozcaada’ya gelmişiz, onca meyhane var, özgün meze var, mis gibi hava var, renkli renkli ampüllerle süslenmiş daracık arnavut kaldırımlı yollar var, birbirine karışmış müzikler, kahkalar var..
İçmeyelim de ne yapalım? Öncelikle bakılan şeyin fiyat olduğunu hepimiz biliyoruz 😉 Sonra lezzet ve hizmet. İnternetten baktığınızda karşınıza hemen ilk sırada çıkacak meşhur olan meyhaneleri saymayacağım. Hemen hemen hepsi lezzet olarak birbirine yakın. Mezelerini birbirinden ayıran şey fiyatları. Tavsiye edeceğim (kesinliklikle risk alıyorum. 😉 -Nevreste -Hasan Tefik -Mavi beyaz restoran (hesap biraz tuzlu gelebilir) –Simyon. Bu arada Vahit’in yerinde de şayet araç kullanmaya yedek şöförünüz var ise içebileceğinizi belirtmek isterim. 😉
Şarabın üretildiği yerde şarap nerde içilir nerden alınır değil mi? Bir gecenizi de karnınızı doyururken damak tadınıza uygun şarabınızı seçebileceğiniz ‘e la pizza & bistro’ pizzaları eşliğinde geçirmenizi tavsiye ederim. Lezzet, sunum ve hizmetine diyebilecek bir eleştirim yok ve fiyatları da makul.
Şarap almak isterseniz, benim tercihim; -Çamlıbağ Şarapları (YUNATÇILAR) -Talat Şarapçılık reklam! 😉
Bozcaada gece hayatı yok mu? Sorularını duyar gibiyim 😉 gidebileceğiniz yerler sınırlı ve gideceğiniz gün de önemli tabii. Hafta sonu çılgınlar gibi eğlence konseptine bürünen bazı mekanlar hafta içi normal bir cafeye dönüşebiliyor (bana hala ilginç geliyor!). Cumartesi gecesi eğlenmek isterseniz, merkezde bulunan ‘Polente Cafe Bar’ a uğramanızı isterim. Sonra eğer hala yorulmadıysanız ve 90lar konseptini seviyorsanız (ben ve arkadaşlarımın en sevdiği mekan!) ‘Bianca’ mekanına kesinlikle gidin!! Bu mekan her gece çılgın 90lar eğlencesi sunuyor. Veeeee arabesk severleri de unutmayan Adamız Bianca’ın hemen yanında ve arabesk konseptiyle severlerini eğlendiriyor.
En güzel konuyu sona sakladım. Tabiki Bozcaada’da rüzgar gülleri eşliğinde mükemmel “Gün Batımı”.. Aşağıda gördüğünüz noktanın layıkıyla keyfini çıkarmak için biraz teferruat gerekiyor. Üşüme riskine karşı yanınıza alacağınız hırka, şal vb., yönetmen koltuklarınız, yolunuzun üstünde olan ‘Tayyare Pizza’ dan alacağınız lezzetli pizzalar ve Yunatçılardan aldığınız şarapla manzaranın keyfini artık çıkarın gitsin..
Kaldığım pansiyona gelicek olursak; her seferinde hiç pişman olmadığım, sırf samimiyetlerini bile özlediğim için gittiğim, Adayı belki de en çok sevmeme vesile olan, her şehre dönüşümde ‘seneye Eylül’de görüşmek üzere’ diyerek el sallayan çalışanları olan, enfes kahvaltısı ve Adanın belki de en mükemmel manzarasına sahip olan terasıyla ‘Mauna Otel’ ve Rum Mahallesi’nde bulunuyor. 😉
Ve adanın rengarenk kapıları duvarları resim çektirmeyi sevenler için tam bir doğal stüdyo, buyrun
Yazımda eksik kalan ve hiç bahsetmediğimi düşündüğünüz konu ve yerleri acemiliğime verin, şimdiden iyi tatiller. 🙂
6000+ Abone Arasına Katılın!
Bültenimize Abone Olun, Birbirinden Güzel Yazıları Kaçırmayın!
Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz.
Bir hata meydana geldi.
Eline sağlık Betül’cüğüm.Daha nice gezilerini okumak dileğiyle:)
Teşekkürler 🙂 yeni yazım yolda, keyifle okunur umarım. 😉
Ağzına sağlık ne tatlı yazmışsin o zaman seneye beraber gidelim mi ???
Teşekkürler 🙂 o zaman seneye beraber ??
Eline sağlık Betül…Aldığın keyfi satırlarında hissettirmişsin.Daha çok gez ve yaz buna ihtiyacımız var.