Ülkemizde her ne kadar Semarkand ya da Afrikalı Leoromanlarıyla daha çok tanısa da ben Amin Maalouf‘uyıllar evvel Çivisi Çıkmış Dünya ile tanımıştım. Lübnanlı yazarın dünyaya ve özellikle göçmenliğe bakış açısı kitabı okuduğum lise yıllarında bile etkilemişti beni.
O yıllarda dünyayı görmek, gezmek başka yerlerde yaşamak heyecanlandırsa da bizi bu işin zor taraflarının da olduğunu ilk defa Amin Maalouf ile fark etmiştim. Araştırmış yeğeni İbrahim Maalouf‘un da bir trompet virtüözü olduğunu ve doğuya ait ezgileri şöyle muhteşem biçimde yorumladığı işler yaptığını görmüştüm.
Belki Lübnanlı olduğu için belki bize diğerlerinden daha çok benzediği için Amin Maalouf ülkemizde sıkı takip edildi. Romanları birçok dilden önce Türkçe’ye çevrildi.
Son kitabı “Empedokles’in Dostları”nda bu süreç o kadar hızlı ilerledi ki Yapı Kredi sayesinde İngilizce çevirisi bile henüz yapılmadan kitap Türk okurlarıyla buluştu ve Youtube üzerinde Amin Maalouf’la bir söyleşi bile gerçekleştirildi.
Alışıldık Maalouf kurgularından farklı bir görünüm sergileyen kitap, bilim kurgu ögeleriyle kurulu yarı distopik bir eser ama içinde bir nebze de olsa umut barındırıyor.
Bir adada birbirinden habersiz yaşayan iki insanın öyküsüyle başlayan anlatı, savaş tehlikesi ve kendilerine Empedokles’in Dostları adını veren bir türün dünyaya gelmesiyle devam ediyor. Empedokles’in dostlarını kurtarıcı olarak gören de işgalci olarak gören de var. Her ne kadar Empedokles’in Dostları insanlığa yardım etse de tartışmalar bitmiyor. Ve yaşanan talihsiz bir olay sonrasında bu dünyadan çekip gidiyorlar. Sonradan onları geri çağırmak için uğraşsalar da İnsanlık kendi kaderiyle baş başa kalıyor.
Peki Empedokles kimdir?
Empedokles, aslında Sokrates öncesi doğa filozoflarından biri ancak kendinden öncekilere ek olarak ateş, su, toprak ve hava dışında sevgi ve nefret gibi duyguların da maddenin özünü oluşturduğunu iddia ediyor. Empedokles’in Dostları da doğanın ve duygunun rehberliğinde insan doğasının iyi olabileceği inancıyla dünyaya geliyor.
Özetle roman bize kurtuluşun dışarıdan beklenilmemesi eninde sonunda yalnız ve tek başımıza kurtuluşa erebileceğimizi, kendimizi gene kendimizin kurtaracağı düşüncesiyle sona eriyor.
NOT: Anlatıda enerji kaynaklarına da değiniliyor. Yeni nesil jeotermal enerjiden güç elde etmek yerine Nükleer santrallerin kurulmasının ne kadar yanlış olduğunu düşünüyorsunuz.
6000+ Abone Arasına Katılın!
Bültenimize Abone Olun, Birbirinden Güzel Yazıları Kaçırmayın!
Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz.
Bir hata meydana geldi.